Temel birgün yolda kaybolmuş.. Derken uzakta 3 haneli bir köy görmüş... Ilk 2 evin kapısını tıklamış... Evde kimse olmadığını görünce 3.
Evin kapısını tıklamış... Kapıyı yarma gibi bir herif ve 3 tane de güzeller güzeli karısı acmış.. Tanrı misafiri olarak temeli eve alıp bir güzel yedirip içirmişler... Uyuma vakti gelince temel bir bakmış evde sadece salon dedikleri bir yer var ve başka hiç oda yok... Mecbur hepsi salonda yatacaklarmış Temele buzdolabının yanında bir yer yapmışlar ve herkes yatmış... Adamın canı sекs istiyomuş... Ilk eşine "hadi soyun" demiş sessizce... Kadın da misafir var olmaz demiş... Adamda karısına "giт buzdolabının kapağını aç dolabın ışığıyla misafirin suratına bak eğer uyuyorsa gel yaparız" demiş... Kadın kocasının dediğini yapmış ve bakmışki temelin gözleri kapalı... Dönmüş ve kocasının koynuna girmiş... Adam tekrar azmış ve diğer karısına aynı şeyleri yapmasını söylemiş... Derken adam 3. karısını da boş geçmek istememiş ve onu da dolabın araya gönderip sonra bi güzel .. Kmiş... Sabah olunca kahvaltı sofrasında temele sormuş adam:
"Nasıl iyi uyuyabildinmi?"
.... Temelde cevap vermiş:
"Allah razı olsun сок güzel uyudum da gece сок susadım"
Demiş.... Adam da:
"Kardeşim dolabın yanında uyudun acıp içinden bi şişe su çıkaramadınmı?"
Diye sormuş... Temel de:
"Dolabın kapağını açanı ziktin... Beni de zikecen diye korktum açamadım"
Demiş...
Yıllarca, iki kahraman heykeli; biri erkek, biri dişi, birbirlerine bakar durumda parkta dururlarmış, ta ki bir gün bir melek cennetten gelene kadar...
"Sizler iyi ve örnek birer heykel oldunuz, bu yüzden ben de size özel bir hediye vereceğim. Yarım saat için sizi canlandıracağım, siz de bu süre içinde ne isterseniz yapabileceksiniz!" demiş. Ve melek ellerini çırpar çırpmaz heykeller canlanmış, birbirlerine biraz utanarak yaklaşmışlar, ama sonra hızla parktaki çalılıkların arkasına koşmuşlar. Kısa bir süre sonra çalılıkların arkasından kikirdeşmeler, kahkahalar duyulmuş, çalılar sallanmış. Onbeş dakika sonra, çalılıklardan çıkmışlar, ikisinin de yüzünde geniş bir tebessüm varmış. - "Onbeş dakikaniz daha var!"
Demiş melek, gözlerini anlamlı anlamlı kırparak... Dişi heykelin yüzündekitebessüm biraz dahayayılmış ve erkek heykele dönmüş:
"Harika! Ama bu sefer güvercini sen тuт, ben pisliyim kafasına!

Felsefe profesörü bir gün elinde birkaç kutu ve büyükçe bir kavanozla derse gelir. Ders başladığında, önüne kavanozu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Sonra da öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söyler.
Bu sefer profesör önündeki bir kutudan aldığı çakıl taşlarını kavanoza döker. Çakıl taşları, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Onlar da:
─ Evet doldu, derler.
Profesör bu kez masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler de koro halinde :
─ Evet, derler.
Bu sefer profesör masanın altındaki 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler. Profesör:
─ Eveet... , der ve ekler:
─ Ben bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım.
─ Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeyler.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
Çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.
Kavanoza önce кuм doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin.
Sevdiklerinize zaman ayırın, sağlığınıza dikkat edin, eşiniz ve çocuklarınızla ilgilenin, evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Yani öncelikleri sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur.
Profesör konuşmasını tamamladığında öğrencilerden biri dayanamayıp sorar:
─ Peki, o iki fincan kahve nedir?
Profesör gülerek:
─ Ben de bu soruyu bekliyordum.
Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle birer fincan kahve içecek kadar yer vardır !