Evli bir çift varmış. Bunların ikisi de saffmış. Bunlar çocuk yapmaya karar vermişler am aradan bir kaç ay geçmiş ve çocukları olmamış. Hemen doktora baş vurmuşlar. Doktora demişler ki:
- "Ya doktor bey, bizim çocuğumuz olmuyor." Doktor:
- "Nasıl yapıyorsunuz?" Evliler:
- "Valla ikimiz de ayrı odalarda kalıyoruz" demişler. Doktor:
- "Olmaz, aynı odada kalacaksınız." Ertesi hafta yine gelmişler doktora ve demişler:
- "Doktor bey, bizim çocuğumuz olmuyor." Doktor:
- "Nasıl yapıyorsunuz?" demiş. Evliler:
- "Doktor bey, dediğin gibi aynı odada kalıyoruz ama ayrı yatakta yatıyoruz." Doktor:
- "Olmaz, aynı yatakta yatacaksınız." der. Ertesi hafta yine gelmişler ve demişler:
- "Doktor bey, aynı yatakta yatıyoruz ama yine olmuyor." Bu sefer doktor demiş:
- "Oğlum bak, en uzun şeyini alacaksın ve karının en derin yerine sokacaksın, olup bitecek." Karı koca eve gidiyorlar. Adam kendisini incerliyor ve:
- "En uzun şeyim, burnum" diyor. Karısını inceliyor ve:
- "En derin şeyi kıçı" demiş. Adam burnunu alıyor kadının kıçına sokuyor ve kadın o anda osuruyor. Adam da diyor ki:
- "Aha bizim çocuk hareketlendi, motosikletle geliyor."
Verdiğin perhize budur gayratım, Bundan başka uyameyom dohtur bey!
Üç sepet yumurta sabah kahvaltım, Teker teker sayameyom dohtur bey!
İki leğen pilav bir yayık ayran, İster yağlı olsun isterse yavan, Yanına kesiyom beş kilo sovan, Yeyom yeyom doyameyom dohtur bey!
Üç tencere bamya yerim ben şinci, Yirmi tas su içip biraz koşinci, Her yanım sökülür karnım şişinci, Sağlam göynek giyemeyom dohtur bey!
Şinciye acımdan çoktan ölürdüm, Sağolsun komşular gönderir dürüm, Bir guzudan çok yiyemem, var sözüm, Ayıp olur cayameyom dohtur bey!
Bazı az geliyo beş kasa hurma, Yedi lahanadan yapıyoz sarma, Onu da mı yedin diye hiç sorma, Utanıyom deyemeyom dohtur bey!
Günde iki çuval unum gidiyo, Avradım her sabah ekmek ediyo, Bir gazen fasilye gönül ye deyo, Artırmaya gıyameyom dohtur bey!
Senede gırk dönüm bostan ekerim, Benden başka kimse yemesin derim, Gavunu, garpuzu gabuklu yerim, Aceleden soyameyom dohtur bey!
Bilmem bu işin sonu nereye gider, Buyumuş gısmetim, buyumuş gader, Bir günde yediğim işte bu gader, Daha fazla yiyemeyom dohtur bey.
Temel ve oğlu, Trabzon'dan İstanbul'a, gezmeye gelmişler.
Gezerlerken, Topkapı Sarayı'nı gören Temel'in oğlu, babasına sormuş:
- "Baba bunu kim yaptı?"
Temel cevap vermiş:
- "Bilmiyorum oğlum."
Bir süre sonra, Temel'in oğlu, Kız Kulesini görmüş, babasına sormuş:
- "Baba bunu kim yaptı?"
Temel cevap vermiş:
- "Bilmiyorum oğlum."
Temel'in oğlu, en son Dolmabahçe Sarayı'nı göstererek babasına sormuş:
- "Baba bunu kim yaptı?"
Temel yine sabırla cevap vermiş:
- "Bilmiyorum oğlum."
Bunun üzerine Temel'in oğlu, babasına sormuş:
- "Baba seni sorularımla sıkmıyorum değil mi?"
Temel oğluna gülerek cevap vermiş:
- "Yok evladım, neden sıkılayım, sor ki öğrenesin."
Temel, adamın birinin kendisini, iskeleden denize attığını görmüş. Hemen adamın ardından denize atlamış ve boğuşa boğuşa adamı karaya çıkarmış.
Temel'in kurtardığı adam:
- "Yaşamak istemiyorum. Beni niye kurtardın?" diye Temel'e bağırıp çağırmaya başlamış.
Bir süre sonra adam, Temel'in elinden kurtularak yine denize atlamış. Temel de, adamın peşinden denize atlamış ve yine boğuşmuşlar. Güçlü kuvvetli olan Temel, adamı bir kez daha, karaya çıkarmayı başarmış. Boğulmaktan kurtarılan adam, ıslak bir şekilde sahilde yürümeye başlamış. Biraz sonra, adam sahilde bir ağaç bulup kendini asmış. Olay yerine gelen polisler, Temel'i karakola götürmüşler. Karakolda komiser, Temel'in ifadesini almaya başlamış. Komiser Temel'e sormuş:
- "O buz gibi havada, iki kez denize dalıp, adamı sen kurtardın değil mi?"
Temel cevap vermiş:
- "Evet amirim."
Komiser, Temel'e tekrar sormuş:
- "Peki adam kendini astığında, niye gidip ipi kesmedin de, oturup rüzgarda sallanmasını seyrettin?"
Temel cevap vermiş:
- "Ben zavallı adamın, kendini kuruttuğunu düşünmüştüm, amirim."
Temel ile Dursun, bir gün, bir yere davet edilmişler. Temel'in ayağı, aşırı derecede kokuyormuş.
Dursun Temel'e demiş:
- "Temel ayağın kokuyor, bak, davete gidiyoruz, çoraplarını hemen değiştir."
Temel'de bunun üzerine hemen gitmiş, çoraplarını değiştirmiş.
Daha sonra, birlikte davet yerine gelmişler. Bir süre sonra Temel'den kokular gelmeye başlamış.
Kokudan rahatsız olan insanlar, burunlarını tıkamaya başlamışlar.
Bunun üzerine Dursun Temel'e sormuş:
- "Temel, Hani çoraplarını değiştirmiştin?"
Temel cevap vermiş:
- "Valla değiştirdim. İnanmazsın diye de, kirlileri cebime koydum. İşte bak."