Bir gün Timur, Hocayla hoşbeş ederken:
- "Buradan attım kılıcı, varıp Halep'de oynadı bir ucu!" kabilinden, sözü uzattıkça uzatarak, büyüttükçe büyüterek, pireyi deve yapar. Hoca canından bezer. O da tutar, Allah'ın devesini, dev yapılı bir mahluk haline kor:
- "Doğrusu elimden nice develer gelip geçti ama, böylesini görmedim. Uç desem, kanatlanıyor; yürü desem, ayaklanıyor. Ne çare ki, benim çömez misali okuması var, yazması yok!" kabilinden satar, savurur. Timur buna, parmağını ısırır:
- "Aman şu mahluku bir göreyim!" der. Hoca hiç istifini bozmadan:
- "Devletlim bugünlerde, namaz başlarını öğretiyorum. Allah izin verirse, seneye yine geldiğimde, önünüze diz çöksün!" der. Timur seneyi iple çeker. O gün gelince, Hoca:
- "Sormayın efendim, kuranı okumaya başlayınca, öyle bir aşka geldi ki, şimdi de Hafız olacağım diye tutturdu. Allah ecelden aman verirse, bir daha ki seneye getireyim de hıfzını dinleteyim!" deyip Timur'un otağından ayrılır. Timur, gene seneyi iple çekmeye başlar. Hocanın eşi dostu:
- "Bre Hoca, sen kanınla mı oynuyorsun? Kaçın kurdu Timur böyle mavalları yutar mı?" diye çekip çekiştirince, Hoca:
- "Yahu, ne telaş ediyorsunuz, seneye kadar çok zaman var. O zamana kadar ya deve ölür, ya ben, ya da Timur."
Adamı, vergi dairesine çağırmışlar. Yanında bütün defterlerini ve hesaplarını da getirmesini istemişler. Adam korku içinde, mali danışmanına gitmiş. Sormuş:
- "Vergi dairesine giderken nasıl giyineyim? Ne tür bir izlenim bırakırsam, bana daha az vergi cezası keserler?"
Mali danışman öğüt vermiş:
- "En eski elbiselerini giy. Yoksul, muhtaç bir görüntü ver ki, sana az ceza kessinler."
Adam güvenemeyip, bir de avukatına danışmış. Avukat, mali müşavirin tam tersi bir öğüt vermiş:
- "En yeni, en pahalı elbiseni giy. Güvenli, kendinden emin bir görüntü ver ki, az ceza kessinler vergiciler."
Adamı bu öğütler tatmin etmemiş. Aklına güvendiği, filozof bir arkadaşına aynı soruyu sormuş. Bu akıllı arkadaşı şöyle bir hikaye anlatmış:
- "Bir gelin, zifaf gecesi ne giymesi gerektiğini bir arkadaşına sorar. O da, gırtlağa kadar kapalı, koyu renk bir gecelik giymesini tavsiye eder. Bir başka arkadaşı ise, dekolte, şeffaf bir gecelik giymesini söyler."
Vergi dairesine giderken ne tür bir elbise giymesi için arkadaşından öğüt bekleyen adam, bu hikayeyi dinledikten sonra sorar:
- "Zifaf gecesi ne giyeceğini bilemeyen gelinle, vergi dairesine giderken ne giyileceğini soran benim aramda ne gibi bir ortak yan var ki?"
Adamın akıllı arkadaşı gülerek, izah eder:
- "Ne giyersen giy, başına gelecek şey aynıdır."
• Kalsaydınız bir şeyler yerdik.
• Vallahi sarıda geçtim memur bey.
• Kazanmak önemli değil mühim olan yarışmaya katılmaktı.
• Dünya ahiret bacımsın.
• Şuan 70 milyon bizi izliyor.
• Bu son sigaram.
• Bütün kadınlar güzeldir.
• İki saat kapıda bekledim, açan olmadı.
• Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi.
• Sen bir de beni gençliğimde görecektin.
• Ağlamıyorum. Gözüme bir şey kaçtı.
• Yemezsen arkandan ağlar.
• Seni leylekler getirdi yavrum.
• Akşama erken geleceğim.
• Bu aldığım en güzel hediye.
• Bir oturuşta iki büyük deviririm.
• Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.
• Ağzıma sigara sürmedim.
• Ben almayayım rejimdeyim.
• Eee ne zaman gidiyoruz içmeye?
• Kadınlar en çok kel erkeklerden hoşlanır.
• İşim bitsin ben seni ararım.
• Bir kez olsun yüzüm gülmedi.
• Hayatımda hiç ilaç almadım.
• İhraç fazlası bunlar.
• O elinizdeki tek kaldı, başka yok.
• Bir tanem.
• Seni Seviyorum.
• Beni seçerseniz size.
• Ben de tam seni arayacaktım.
• Bir şey olmaz.
• Ben eski yüzücülerdenim.
• Bizi davet ettiler ama gitmedik.
• Vallahi bu size çok yakıştı.
• Senin annen bir melekti yavrum.
• Bana yan bakan daha anasının karnından doğmadı.
• Merak etme hayatım sekreterimi görsen çok çirkin.
• Büyük ikramiyeyi kazanmak istemiyorum önemli olan alın teri.
• Merhaba karıcığım, mesai yeni bitti de.
• Üzülme sevgilim evlenince anneni yanımıza alırız.
• Evi boşaltın! Almanya'dan oğlum geliyor.
• İki gözüm önüme aksın ki.
• Kilolarımla barışığım ben böyle mutluyum!
• Formu doldurun biz sizi ararız.
• Bu sene üniversite soruları çok basitti, keşke sınava girseydim.
• Ben her bahar aşık olurum.
• Gerçek aşkı sende buldum.
• 2 saat bekledim. Gelmedin!
• Üşüyorsan ceketimi alabilirsiniz.
• Sana ağlıyorum.
• Hatırası var, bunu sana veremem.
• Arkasından değil, burada olsa yüzüne de söylerim.
• Her bedene uyar bu.
• Gol atmayı sevmiyorum. Asist yapmak daha çok hoşuma gidiyor.
• Senin eline kimse su dökemez.
• Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.
• Şöyle bir arabam olsun milyarlarca borcum olsun.
• Benim için önemli olan ruh güzelliği.
• Hediye olmasa inan verirdim.
• Bir arkadaşa bakıp çıkacağım, İstersen kimlik bırakayım.
• Mektup gelmedi mi? Ama ben kendi elimle postaya attım.
• Belki biraz sıktı ama hiç merak etmeyin kullandıkça açılır.
• Kitaplarıma bir daha bakayım ama kitabı sana verdiğimden eminim.
• Onun için bir şeyler yapmayı çok isterdim. Ama maalesef.
• Elimden bir şey gelmez.
• Sensizlik canıma tak etti.
• Ben hiç yalan söylemem.
• Akşam elektrikler kesildi, dersimi yapamadım.
• Bunun garantisi biziz abi.
• Telefon şehirler arasına kapalı.
• Ben zaten böyle olacağını biliyordum.
• Bir kereden bir şey olmaz.
• Biz sadece arkadaşız.
• Kuran çarpsın bu son sigaram.
• Son biletler bunlar.
• Hiç acıtmayacak.
• Daha önce hiç kimseyi böylesine sevmemiştim.
• Sizin mutluluğunuz bizim mutluluğumuz.
• Sayısaldan para çıksa, önce kimsesiz çocuklara sonra da yaşlılara bağışlarım. Haaa bir de okul yaptırırım.
• Abi kızı görücen bi içim su.
• Adem Bey şu an toplantıda. Kim arıyordu?
• Sizden iyi olmasın bir arkadaşım vardı.
• Kuru ekmek bana yeter. Yeter ki huzurum yerinde olsun.
• Dış transferleri 15 gün içinde bitireceğiz.
• Aradım. Çaldı çaldı açan olmadı.
• Dünyanın en mutlu çifti olacağız.
• Devletimiz güçlüdür.
• Failleri en kısa zamanda yakalanacak.
• Enflasyon düşecek.
• Bu kış komünizm gelecek.
• Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz.
• Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz.
• Benim işçim, benim köylüm, benim memurum.
Vezirler padişahın huzuruna çıkmışlar:
- "Padişahım, hazinede para kalmadı. Yeni vergilere ihtiyacımız var" demişler. Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış:
- "Eeee! Ne vergisi koyalım?" demiş. Vezirler:
- "Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar." demişler. Padişah:
- "Tamam" demiş. Aradan bir süre geçtikten sonra padişah vezirlerine sormuş:
- "Tepki var mı?" Vezirler:
- "Hiç bir tepki yok" demişler. Padişah:
- "İyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın." demiş.
Aradan bir süre geçmiş, Padişah:
- "Var mı şikayet?" demiş. Vezirler:
- "Yok" demişler. Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
- "Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin." demiş. Aradan birkaç gün geçmiş, hala bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini:
- "Köyün birine gidelim. Halkı dinleyelim hele bir" demiş. Gitmişler köye, Padişah sormuş:
- "Var mı şikayet?" Ses yok. Padişah:
- "Var mı şikayet? Konuşun yoksa, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayacağım" diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
- "Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!"
- "Eeee?" demiş Padişah bir umutla. Köylü:
- "Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, bir adam daha koysanız?"