BABA: Matematikten kaç aldın?
O?UL: Fenerbahçenin son on senedeki şampiyonluk sayısını aldım baba!
BABA: Ne 1 mi aldın? oglum hani sen sınıfın en akıllısıydın?
O?UL: Baba sen demez miydin ‘şampiyon olmasak bile en büyük biziz’ diye! Belki matematikten 1 aldım ama yine de en akıllı benim
BABA:...
BABA: komsunun oglu kaç almış?
O?UL: Galatasaray’ın son beş yıldaki şampiyonluk sayısı kadar.
BABA: elin oglu yüksek not alıyor sen kırık not getiriyorsun. Rezil ettin beni!
O?UL: Baba ‘ben Galatasaraylı arkadaşlar ‘tüm kupalar bizim oluyor en başarılı biziz" diye benle dalga geçiyorlar, bana feneri tutturmakla rezil ettin beni dediğim zaman ‘boşver yine de en büyük biziz’ demiyor muydun? Aynı hesap bana ne başkasının yaptığından en akıllı benim.
BABA:....
BABA: öbür komşunun oğlu elinde bir belge ile geliyordu. Ne almış acaba?
O?UL: ali mi? O da takdir almış. Ama baba herifler hep kopya çektiler, soru kağıtlarını değiştirdiler. Anlayacağın olayda hile var.
BABA: Sus be! Hem bir şey beceremiyor hem de başarılı insanlara çamur atıyorsun.
O?UL: Haydaa! Yahu Baba sen değil miydin ‘Galatasaray kupa biz de nal topluyoruz’ dediğim zaman ‘Galatasaray şike yapıyor, hileyle kazanıyor’ diyen. Bu da aynı hesap değil mi baba?
BABA:....
BABA: Artık önümüzdeki dönem iyi olur karnen inşallah
O?UL: Hayatta olmaz baba. Bu hocayla bu müdürle sitttigin sene bu okul bitmez.
BABA: Ne alakası var oğlum bitiren nasıl bitiriyor? Sınav kağıdına bir şey yazıyorsun da hocaların mı siliyor? Sen boş ver hocayı müdürü kendin çalış, dolu kagıt ver sınıfını geçersin. Hem madem okuldaki hocaların kötü dershane sınavında da sonuncu oldun buna ne diyeceksin? Oradaki hocalar ne seni tanır ne beni?
O?UL: İyi de Baba ben sana ‘Baba madem fedarasyon ve hakemler bu kadar kötü Galatasaray nasıl şampiyon oluyor? Biz sanki ceza sahasına girip gol atabiliyoruz da hakemler mi saymıyor? Biz boşverelim hakemleri kendi oyunumuzu oynayalım. Hem madem Türkiye’deki hakemler kötü avrupada da macar üçüncüsüne gol atamadan elendik buna ne diyeceksin? Oradaki hakemler ne Galatasaray’ı tanır ne feneri’ dediğim zaman ‘olsun oğlum yine de en büyük biziz’ demez miydin. Bu da aynı hesap iste. Ne olursa olsun en akıllı benim.
BABA:....

Bir gün ihtiyar bir adam, sреrм testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir şöyle der:
─ Buna numune için sреrм koyun, yarın bana getirin.
Ertesi gün ihtiyar adam kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görünce sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar :
─ Doktor bey; dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim olmadı, iki elimle denedim yine olmadı. Karımı çağırdım ; o da sağ eliyle denedi olmadı, sol eliyle denedi olmadı, iki eliyle denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil, komşunun karısını çağırdık...
Doktor kendini tutamamış ve hiddetlenerek:
─ Ne yaptınız! Komşunun karısını mı çağırdınız?
Diye sorunca, ihtiyar adam da cevap verir:
─ Ne yapalım yahu, bir türlü açamadık şu lanet kavanozun kapağını.
Bir mahkemede şahit olarak o bölgede yaşayan ve herkesin tanıdığı yaşlı bir kadın çağrılır.
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye çağrılır.
Yaşlı kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır ve:
- Bayan Jones... Beni tanıyor musunuz?
Deyince yaşlı teyze cevap verir:
- Ah evet Bay Williams sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 dolar fazla kazanmak için herkesi satarsınız...
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur..
Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
- Peki Bayan Williams, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?"
Kadın yine cevaplar:
- Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor.
Yine herkes şoktadır...
Bütün salonu bir gürültü kaplar.
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır.. Ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar...
- Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikinizi de harcarım.

Yakın köylerden birinde oturan ve Nasreddin Hocanın arkadaşı olan bir adam, Nasreddin Hocayı ziyaret eder. Adam gelirken yanında, Hocaya hediye olarak bir tavuk getirir. Hoca da konuğunu güzel bir şekilde ağırlar. Getirdiği tavuğu pişittirip pilav ile birlikte ikram eder.
Birkaç gün sonra hiç tanımadığı bir adam Nasreddin Hocayı ziyarete eder. Hoca adamı tanımasa da buyur eder.
Adam Hocaya:
─ Hoca efendi, ben geçenlerde tavuk getiren adamın komşusuyum.
─ Aynı köyden geldim.
Deyince Nasreddin Hoca, hediye edilen tavuğun suyuyla güzel bir çorba hazırlatır ve adama ikram eder.
Çorbalarını içerlerken Hoca adama şöyle der :
─ Afiyet olsun.
─ Bizim hanım bu çorbayı senin köylünün getirdiği tavuğun suyu ile pişirdi.
Aradan yine birkaç gün geçtikten sonra, aynı köyden Hocanın hiç tanımadığı iki adam birden gelir Nasreddin Hocanın ziyaretine.
Adamlar Hocaya :
─ Hoca efendi, biz geçenlerde tavuk getiren adamın komşularıyız.
─ Aynı köyden geldik.
Demesinler mi? Bu duruma çok sinirlenen Hoca hiç bozuntuya vermeden önlerine bir tas sıcak su koyar.
Sıcak suyu gören adamlar şaşkınlıkla Hocaya sorarlar :
─ Bu ne şimdi Hoca efendi?!
Nasreddin Hoca gayet sakin bir şekilde cevap verir:
─ Sizin köylünüzün getirdiği tavuğu pişirip kendisine ikram ettik.
─ Birkaç gün sonra da bize misafir gelen başka bir köylünüze o tavuğun suyuyla çorba pişirdik.
─ Size de tavuğun suyunun suyu kaldı.
─ İçin afiyetle.