Havada belki güneş yok, sıcaklık ise ateş misali kavuruyor her yanı, bunalmakta tüm insanlık. Sıkıntıları saymaya kalkmak mı? Hayır!. “Kuş misali özgür olmak istiyorum” diyor Melisa. Kuş misali özgür olmak, çiçekler arasında uçuşan bir kelebek, yaşamda çözemediği duygu karmaşası kalması istiyor. Asla sabit bir çiçek gibi toprağa tutunmak niyetinde değil, başarıyı beklemekte. Kendisini anlatıyor; elbiselerinin, eşyalarının, dört bir yanının, o hafif ezgilerle tıngırdatmaya çalıştığı gitarının siyah olmasını istiyor. Bir siyah kadar asil olma düşüncesi. Göklerdeyken aşağılara uzansa, denizlere varma azminde. “Ben ne dersem o olsun, düşlerim gerçekleşsin” hayali içinde. Melisa kim? Nasıl biri? O, hayatının altın yıllarında, uzun boylu, kısa saçlı, sempatik. Gözlerinde rengarenk ahenk var, elinde gitarını konuşturur, bir yandan da söylemekte. O Melisa. Kendi ayakları üzerinde durabileceğini düşünüyor, tam olgunlaşmamış meyve belki, ya da büyümekteki fidan. Ailenin ayrılmasına altı yaşlarında şahit olmuş, ama o onyedi yaşında. Gerçek bir babayı, belki hayatını paylaşabileceği insanda bulma niyetinde, bunun farkında değil. Kimbilir dağları belki o yarattı. Kitaplarıyla kardeş olmak istiyor. Bir acemi gibi hepsini aynı anda okumak istiyor. Sabretmek ona göre değil. Yalnızlığın gezdiği yolda ilerlemekte. Belki ileride Goethe’nin “Werther” ini yaşayabilir, kim bilebilir ki! “Ateşli hastalık geçirdiğimde sabit bir rüya görüyorum, bir balon içinde göklere yükseliyorum” diyor Melisa. Bilemediği özgürlüğe hapis, çıkış noktası arar Melisa. Evrenin sonsuz boşluğunda yol almak ister, belki olmaz ama o ister, kesinlikle olmalı. Hayatının baharını yaşamaktasın, bir zamanlar vurulmuşsun, onun bıraktığı izi taşıyorsun. Sen o izin kaybolması niyetinde yeni bir iz peşindesin aslında. Bak bir etrafına, gökyüzüne bak, bulutların özgür biçimde darmadağın olmasına bak, sen o basitliğe indirgenemezsin. Sen kumsalda eşi benzeri olmayan bir taş, sen parlayan çakmak taşı olmalısın. Evin bir köşesinde beslediğin zarif kuşu sen bıraktın Melisa. Ama o geri dönsün, tekrar seninle olsun istiyorsun. Sen beklemeksizin sorguluyorsun. “Neden ben değil de başkası, ya da başkası değil de neden ben?” Neden mi? Bazı gerçekleri sorma, buna özgürlük diyorlar Melisa. Seçebileceğin iki yol var; Biri görünür, diğeri görünmez, iki yol ardından. Karanlığı istiyorsun, karanlık öyle yakın ki, sen o karanlığı, siyahlarınla buluyorsun. Karanlık, bir katran karası gibi simsiyah, hafif bir ışık arıyorsun hissettirmeksizin. Karanlıkta görmek değil düşünmek vardır Melisa. Karanlığın etkisinden kurtulmuş, ışık sayesinde, bir gölge kalmış Melisa. Sen siyahlarınla karanlığa uygun, karanlık senin yanında. Bir bardak var içi su dolu. İçinde hafif alkol bekler seni. Rengarenk bir sıvı, dışında cam. Koklamak mı? Görmek mi? Tatmak mı? Hayır!. Senin için hissetmek. Senin aradığın derinlerde. Duygu mu - tutku mu? Senin aradığın duygu. En duygusal an şimdi gökyüzünde. Haykır o zaman dolsun bulutlar, ağlasın. Gökyüzünden senin adına akan sular gölleri doldursun, göller taşsın, akarsular çağlasın. Ağla Melisa, gözlerin parlasın. Çiçek olmak sabitlik değildir, son tozlarınla etrafa dağılırsın, mutlak bir arı olmak değildir önemli olan, arı gelir senin yapraklarına konar. Belki sen, dört yapraklı bir yonca olursun, belki de açılmamış gonca, körpecik. Karanlık çöküyor etrafa, her yer bulanık, sis var. Deniz gel-giт olaylarını yaşıyor. Deniz, yavaş yavaş çekiliyor kıyılardan, uyuyor. Hafif hafif kıyıya vuruyor dalgalar, seslerde ahenk var. Senin gözlerin sonuna kadar açık, gözlerinde en ufak yorgunluk ifadesi görünmüyor. Bir enerji modülü, geceleri sana sunuyor. Uyumuyor, düşünüyorsun. Geceleri göremezsin Melisa, düşünürsün. Bir yarasa gibi hissedersin, dokunmadan sıyrılırsın taşlardan. Sen siyahsın Melisa. Karanlıktan korkma Melisa. Gecenin bir vaktinde pencerene bir kuş konabilir, o bıraktığın kuş değil belki ama yeni ve umut dolu bir kuş. Ya da bir bülbül, sabahları şakıyarak uyandırır seni, sabahları hissedersin. Doğadaki bir çiçeğe arı konar, özüne ulaşır, ya da bir kelebek çırpınır etrafta. Melisa, asi kız. Melisa, göklerde uçan şahin kadar gösterişli. Melisa siyah, Melisa farklı. Haydi özgürlüğe uzan, uzanabildiğin kadar uzağa, yakalayabilirsin. O, Melisa.
“Dünyada her şey kadının eseridir.” Mustafa Kemal Atatürk.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, saygıdeğer Türk ve Dünya kadınlarına sağlık ve mutluluk getirsin. Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, saygıdeğer Türk ve Dünya kadınlarına sağlık ve mutluluk dolu bir gelecek diliyorum.
8 Mart, dünyada kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemlerini dile getirdikleri gündür. Kadınlarımızın bu anlamlı gününü yürekten kutluyorum.
Acıyla yoğrulan, sabırla bilenen kadınlarımızın dünya kadınlar günü kutlu olsun.
Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurudur kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, hayatın can damarıdır. 8 Mart dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.
Analarımız, bacılarımız, hayatımızın yarısı hatta çok daha fazla değerlerimizi ifade eden kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutluyorum.
Anneciğim, bir günümde değil her günümdesin, annem olman dünyadaki en büyük şansım, iyi ki varsın, seni çok seviyorum kadınlar günün kutlu olsun.
Arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremezsin ama senin için her zaman var olduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin. Kadınlar günün kutlu olsun.
Aslında senin küçük bir kopyanım. Umarım senin kadar sevgi dolu olurum. Kadınlar günün kutlu olsun.
Aşkım seni çok seviyorum! Belki sevgimi her zɑmɑn gösteremiyor olabilirim ama sen bunu daima biliyorsun. Kadınlar günün kutlu olsun sevgilim.
Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın; kadınlar günün kutlu olsun.
Baş tacı kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum.
Benim için her şeye katlanan, her zaman yanımda olan, değeri paha biçilemeyen dünyanın en güzel kadınına; Kadınlar günün kutlu olsun!
Bir günümde değil her günümdesin. Her gün, her saniye benimlesin. Her zaman bana destek oldun. Sen benim için çok özelsin. Kadınlar günün kutlu olsun.
Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur. Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur. Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.
Bu sabah mavi bulutları avucuna, mutlulukları gönlüne, sevgimi usulca kalbine bırakıyorum. Güneş her zaman senin için doğsun, en güzel günler seninle olsun. Kadınlar günün kutlu olsun.
Bütün dünya kadınlarına sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, eşitlik, özgürlük ve mutluluk dolu bir yaşam sürmelerini diliyorum.
Bütün kadınların Kadınlar Gününü kutluyor, eşitlik, özgürlük ve mutluluk dolu bir yaşam sürmelerini diliyorum.
Can dostum biricik arkadaşım 8 Mart Dünya Kadınlar Günün kutlu olsun.
Canım arkadaşım, sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlüklerle birlikte, yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum.
Cumhuriyetimizin odak noktasında yer alan kadınlarımız, modern ve çağdaş günlere gelmemizde önemli görevler başarmışlardır. Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Doğumdan ölüme kadar her hayatın her anında varlıklarını hissettiğimiz, bizi biz yapan değerli kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Dostum, arkadaşım, sırdaşım! Bir gün, umarım bana gösterdiğin sevgi ve sabrı sana gösterebilme şansım olur. Seni çok seviyorum! Kadınlar günün kutlu olsun.
Dün sana kızdıklarımı bugün ben yapıyorum. Çünkü aslında senin küçük bir kopyanım. Umarım senin kadar sevgi dolu olurum. Kadınlar günün kutlu olsun.
Dünyada birçok insan vardır. Kimi mutlu, kimi mutsuz, kimi gülüyor, kimi ağlıyor. Ama tüm güzelliklere ve mutluluklara layık biri var; O da şu anda bu mesajı okuyor. Kadınlar Günün Kutlu Olsun.
Eğer yanınızda olsaydım size sımsıkı sarılır, yaşam boyu gözlerinizdeki ışıltının devam etmesini, huzurlu bir hayat sürmenizi dilerdim. Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Emek veren, acı çeken, özlem duyan, hakkını savunan tüm kadınlar 8 Mart Kadınlar Günü Kutlu Olsun.
Güneş yüzlü annem, ellerinden öperim. Kadınlar günün kutlu olsun.
Hakkı ödenemeyecek olan kadınların 8 Mart kadınlar günü kutlu olsun.
Her kadın bir annedir ve her erkeğin annesine gösterdiği saygıyı diğer kadınlara da göstereceği bir dünyada yaşama dileğiyle. Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun.
Her kadın bir çiçektir. Bu özel günlerinde onlara bir çiçek hediye edelim. Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Her şeye değer senin sonsuz sevgin. Seni çok arıyorum. Çok özledim. Kadınlar günün kutlu olsun biricik meleğim.
Her zaman ne istediğini bilen, erkeğinin ardında ona destek veren, çocuklarının başında koruyup kollayan kadınlar. Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Kadın, doğası gereği zayıftır; ama acıya en çok o dayanır. Kadının direncini kıran tek şey; hayal ettiği kişinin boş çıkmasıdır. Hiçbir kadının hayali boşa çıkmasın Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun.
Kadınlar İnsanlığın devamı için olmazsa olmazdır. En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Kadınlar olmasaydı dünyadaki hiçbir şeyin önemi kalmazdı. En kıymetli varlık olan kadınların dünya kadınlar günü kutlu olsun.
Kadınların başımızın tacıdır. Anamız eşimiz bacımız bir elmanın diğer yarısıdır. Üzmeyelim onları bir gün değil her gün bizim canlarımız Kadınların özgür olabildiği, kadına saygının olduğu bir yıl olması dileğimle. Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Kelimelerle anlatılamayan fedakarlık ve karşılıksız sevgiyi, tarif et desen bana herhalde sadece "anne" derdim. Kadınlar günün kutlu olsun.
Kısa bir mesaj olmalı bu. Sana binlerce öpücük ve sevgi yolluyorum buradan. Bil ki unutulmadın. Kadınlar günün kutlu olsun.
Meğer dilimdeki ve beynimdeki en güzel kelime senin adınmış. Sana her seslendiğimde ya acım diniyor ya da sevgim coşuyor. Kadınlar günün kutlu olsun.
Mesafeler uzak olsa da, yüreğim hep senin canım. Kadınlar günün kutlu olsun.
Mücevher gibidir, bir kadının gözyaşları. Onlar damladıkça, sizin değeriniz düşer. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü canı gönülden kutlarım.
Müminler için en güzel örnek Sevgili Peygamberimizdir. O, hanımlara karşı daima sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış göstermiştir. Bırakın dövmeyi; hanımlara karşı hiçbir zaman kaba davranmamış; hep güler yüzlü olmuştur. Dolayısıyla Peygamberimizin hanımlara karşı gösterdiği bu tavır, hepimiz için örnek olmalıdır. Bu vesile ile tüm kadınlarımızın gününü kutluyorum.
Onlardan olduğumuz ve yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakar kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Peygamberimizin (Cennet annelerin ayakları altındadır) sözünün muhatabı olan tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarım.
Sabırlısın, sıcaksın, şefkatlisin, koruyucumsun, bağışlayansın. Annemsin. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün Kutlu Olsun. Seni çok seviyorum.
Sen hayatımın kutup yıldızı oldun, nereye gidersem gideyim ışığının altında sevginle uyudum. Doğru yolu buldum, seni seviyorum! Kadınlar gününü en içten dileklerimle kutlarım.
Sen o kadar bir şey söylemeden gidersin ki; üstüne milyonlarca bir şey söylenir. Kadınlar günün kutlu olsun.
Seni çok seviyorum. Anneciğim, bir günümde değil her günümdesin, annem olman dünyadaki en büyük şansım, iyi ki varsın, seni çok seviyorum kadınlar günün kutlu olsun.
Senin sevgin dünyamı ısıtan tek güneştir. Hiç ışığın eksilmeyecek biliyorum. Varlığınla mutluyum. Kadınlar günün kutlu olsun sevgili anneciğim.
Sevgilim, bir gün umarım bana gösterdiğin sevgi ve sabrı sana gösterebilme şansım olur. Kadınlar Günün Kutlu Olsun.
Sosyal, ekonomik ve siyasal hayatta önemli bir yer tutan emekçi kadınlarımızın, büyük mücadelelerle elde ettikleri Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü en içten duygularımla kutlarım.
Tüm dünya, ülkemiz ve üyelerimiz arasında görev yapan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Yaşam kaynağı, cennetin habercisi, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın baş taçları Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun!
Yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakar kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Yokluğun yağmura yazı yazmak kadar zor, sensizlik ölüm kadar acı, sen nefes kadar önemli, canım kadar değerlisin, iyi ki varsın birtanem. Kadınlar günün kutlu olsun.
Yüreğindeki sınırsız sevgi ve sabır için çok teşekkürler kadınlar günün kutlu olsun.
Zamanın birinde korkunç mu korkunç, cani mi canı bir ağa varmış, bir kasabanın giriş yolunu tutmuş, kasabaya her giren, arabanın yolunu keser soygun yaparmış, kimsede buna het lan diyemez mi, yine bir gün ağa pusuya yatmış, kasabanın giriş yolunu gözlüyor, bir araba yaklaşıyor, ağa aracı durdurmuş, içinden yakışıklı mı yakışıklı bir delikanlı çıkmış, ağa -dökül paraları, altınları demiş, çocukcağızda ne yapsın, neyi varsa ağanın önüne bırakmış, ağa baktı ki başka alınacak bir şey yok, delikanlı da yakışıklı, gözüne kestirmiş olan ağa -soyun lan demiş, delikanlı da “-aman ağam hık mık, olur mu? demiş, tabi kelle koltukta, ne yapsın çocuk, hemen soyunmuş, bu arada ağada soyunuyor, soyunma işleri bitince ağa -geç lan arkama Çocukcağızda ağanın arkasına geçmiş. Dalgasını ağaya geçirmeye çalışıyor, ağada sımsıkı ne yapsın. -ağam biraz öne eğil, kıpırdat biraz Ağa öfkelenmiş tabi bu lafa -heyyytttt ulan ağanın götü başı oynar mı!
Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu. Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve “Sevgili Michael” diye başlıyordu. Ve “Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini” anlatarak devam ediyor. “Ama sakın unutma, seni daima seveceğim” diye bitiyor. İmza. Hannah!. Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez hemen telefon idaresini aradım. Görevli kişi, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat ısrarım karşısında:
“Belki, size yardımcı olabilirim” dedi. “Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.” dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi. “Bağlıyorum efendim.” Telefonda, karşıdaki hanıma “Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını” sordum. “Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden aldık” dedi. “Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.”
“Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz, belki adres bulursunuz.” deyip bana huzurevinin adını verdi. Hemen aradım. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş. Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki orada bilirlermiş. “Bunların hepsi aptalca aslında” dedim kendi kendime. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki. Aradım numarayı. Bir kadın “Şimdi Hannah’nın kendisi bir huzurevinde” dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim. Ses; “Evet, Hannah burada yaşıyor” dedi. Saat ona geliyordu ama hemen yola çıktım, Hannah’yı görmek için. Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama. Anlattım olanları. Cüzdanı ve mektubu gösterip. Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve “Genç adam” dedi, “Bu mektup, Michael ile son kontağımdı. Onu öyle seviyorum ki. Sean Connery gibi yakışıklıydı. Hani şu meşhur aktör. Ama ben 16 yaşındaydım. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.” Derin bir nefes daha. “Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen. Onu hep düşündüm. Hep.” Bir ufak sessizlik. Bir derin nefes daha. “Ve onu hep sevdim.” İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden. “Ve hiç evlenmedim. Michael gibi birisini bulamadım ki.” Hannah’ya teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız “Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size” dedi.” Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim” dedim. Cüzdanı elimde sallayarak. O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı. “Hey baksana. Bu Bay Michael’ın cüzdanı. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım. Cüzdanını hep kaybederdi zaten. Üç kere ben buldum, koridorlarda. “Michael sekizinci katta yaşıyordu. Ok gibi fırladım tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi. Michael elini arka cebine attı, hızla. Sonra sevinçle “Evet bu benim cüzdanım” dedi. “Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum.”
“Hiçbir şey borçlu değilsiniz” dedim. “Ama özür dilerim. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum.”
“Mektubu mu okudun?”
“Sadece okumakla kalmadım. Hannah’yı da buldum.”
“Buldun mu? Nerde? İyi mi? Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.”
“Çok iyi. Hem de harika” dedim, yavaşça. “Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.” Elime sımsıkı sarıldı. “O benim tek aşkımdı. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim. Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti.”
“Bay Goldstein” dedim. “Gelin benimle.” Asansörle üçüncü kata indik. Odanın kapısı açıktı. Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu. Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu. “Hannah” dedi. “Bu bay’ı tanıyor musun?” Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden. “Michael” dedi, Michael, kapıda, kısık sesle. “Hannah. Ben Michael. Beni tanıdın mı?.”
“Michael” diye yutkundu Hannah. “İnanmıyorum. Bu sensin. Benim Michael’ım.” Michael Hannah’ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar. Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı. “Gördün mü, bak?” dedim “Yaşamda, yaşanması gereken her şey, er ya da geç, bir gün kesinlikle yaşanacaktır.” *** Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah vardı. Gelebilir miydim? Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık bej elbisesi içinde çok güzeldi. Michael de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı. Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi… Aşklarını on sekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.