Bir makine, bir elektrik, bir de bilgisayar mühendisi arabayla yola koyulmuşlar. Bir süre sonra araba arıza yapmış, kenara çekmişler. Makine mühendisi:
- Dur ben bir bakayım, deyip kaputu açmış. Motor blokuna, şafta, diğer akşamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
Elektrik mühendisi:
- Dur bir de ben bakayım, deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
İkisinin de kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş.
Bilgisayar mühendisi:
- Eee! İnip tekrar mı binsek?
Adamın biri evlenirken eşi olacak kadınla anlaşma yapmış:
- Salondaki masanın arkasında gizli olan kilitli çekmeceyi asla açmayacaksın. Bana söz ver!
Kadın da;
- Verdim gitti, demiş ve evlenmişler.
Aradan uzun yıllar geçmiş. Fakat kadın unutamamış o çekmeceyi.
Sonunda dayanamayıp bir anahtar uydurarak açmış, fakat o da ne! Çekmecede sadece 3 yumurta ve 750 dolar para var. Hiçbir anlam verememiş bu duruma. Akşam kocasına;
- Beni affet, dayanamayıp gizli çekmeceyi açtım, demiş.
Kocası;
- Sen de beni affedersen bunun sırrını sana anlatırım, demiş ve anlaşmışlar.
Kadın meraktan çatlıyormuş.
Adam anlatmaya başlamış:
- O çekmecedeki 3 yumurta var ya... İşte onlar seni her aldattığımda çekmeceye koyduğum yumurtalardı, demiş.
Kadın, 30 yıldır evliyiz. Demek ki onca yılda üç kez aldatmış. Eh, affedilebilir bir şey diye düşünmüş, sonra sormuş:
- Peki, o 750 dolar nedir?
Adam boynunu bükmüş;
- Yumurtalar çekmeceye sığmayınca onları dolara çevirdim!..
Benim çaldiğim davulu bir daha hiçbir kimse çalamaz..
Öğretmenliğe yeni başladığım, Anadolu'nun bir ilçesinde, öğrencilerim bana bir "çalgı çalabilir misiniz?" diye sordular.
Aslında böyle bir yeteneğim yoktu. Ama ben espri olsun diye, "çok ustaca davul çalarım" dedim.
Aradan bir zaman geçti. Dönem sonuna doğru, bir öğrenci velisi büyük oğlunun düğününe köyüne davet etti.
Yedik içtik... Sabaha doğru kafalarımız kıyak.
Düğün sahibi, öğrenci velisi, yanıma gelerek, davulu elime verdi.
- Buyur, öğretmenim. Çok ustaca davul çalıyormuşsunuz. Siz çalın, biz coşalım, dedi.
Ben her ne istemediysem de çok ısrar ettiler. Ben de mecburen davulu boynuma astım.
Tokmağını salladım, salladım... var gücümle davula vurdum.
Vurdum ama, tokmak davulun öbür tarafından çıktı.
Yani davulu patlattım.
Herkes şaşırdı. Davulcu dahil hiç bir kimse bir şey söylemedi.
Ben size söylemiştim, Benim çaldığım davulu bir daha hiçbir kişi çalamaz.
Çalabilecek olan varsa..... Çalsın... dedim.