Bir Doktor:
- "100 Dolar karşılığında her türlü hastalığınız tedavi edilir." diye bir ilan vermiş. İlanın altında da:
- "Tedavi yanıt vermezse, 500 Dolar geri ödeme yapılır." şeklinde bir not varmış. Adamın biri bu ilanı okumuş ve bu işten faydalanmaya karar vererek, doktorun muayenehanesine gitmiş. Sırası gelip doktor şikayetini sorduğunda:
- "Hiçbir şeyden tat almadığını, hiçbir kokuyu duymadığını" söylemiş. Doktor hemşiresine:
- "Hastasının gözünü bağlamasını ve içeriden 8 numaralı kutu ile birlikte bir kaşık getirmesini" söylemiş. Hastanın gözü bağlanmış ve 8 numaralı kutudan bir kaşık yedirilmiş. Adam bok kokusunu duymasına ve tadından anlamasına rağmen 500 doların hatırına ses çıkarmamış ama ikinci kaşık teklifinde dayanamayıp:
- "Doktor bey, bunun tadı boka benziyor, üstelik bok gibi de kokuyor!" diye itiraz etmiş. Doktor:
- "Gördünüz mü tat almaya ve koku duymaya başladınız!" diyerek adamdan 100 dolar ücreti almış. Adam kendi kendine:
- "Ulan hem boku yedik, hem de parayı kaptırdık" diyerek buna çok içerleyen adam, ikinci gün tekrar doktora giderek:
- "Bende acayip bir unutkanlık başladı. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Adeta hafızamı kaybettim!" demiş. Doktor hemşiresinden tekrar 8 numaralı kutuyu isteyince:
- "Aman doktor bey, bu hastalığımı da bok yedirerek mi tedavi edeceksiniz?" diye sormuş. Doktor:
- "Gördünüz mü hafızanız da yerine geldi!" diyerek 100 Dolar daha ücret almış. Adam zararını çıkartmak için üçüncü gün tekrar doktora gittiğinde:
- "Bittim, mahvoldum. Hiç cinsel istek kalmadı bende. Bir kadınla birlikte ne yapılacağını bile unuttum!" demiş. Doktor hemşiresine yine 8 numaralı kutuyu getirmesini söylediğinde iyice kızarak:
- "****rim seni de, hemşireni de, 8 numaralı kutunu da" diyerek bağırmaya başlayınca doktordan cevabı almış - "Gördünüz mü? Bu sefer de her şeyi hatırlayıp iyileştiniz, lütfen 100 Dolar ücreti rica edeyim!"

Joe, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır. Ancak yaşlandıkça bu meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur. Sağlığı ve aşk hayatı çekilmez bir hal aldığında, tıbbı bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder. Kapı kapı, doktor doktor gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman hekim bulur kendine:
- "Size bir iyi, bir de kötü bir haberim var." der doktor.
- "Doktor, önce iyi haberi duymak istiyorum."
- "Sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim."
- "Peki, kötü haber nedir doktor bey?"
- "Çok nadir görülen bir durumdur. Söylemesi zor ama hadım edilmeniz gerekiyor. Cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu baskı sizde dayanılmaz bir baş ağrısı yaratıyor. Bu baskıdan kurtulmanın tek yolu erkeklik organınızı almak." Joe, bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. Kendi kendine sorar:
- "Ne yapsam acaba. Erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. Kimin için yaşarım. El içine nasıl çıkarım!" Cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak altına yatmaya karar verir. Hastaneden taburcu olduğunda:
- "Oh be! Dünya varmış. Kurtuldum şu lanet ağrıdan" diye derin bir nefes alır, ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder. Caddede yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler. Yeni bir başlangıç yapmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verir. Bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım elbiseye takılır gözleri.
- "İşte tam aradığım takım elbise!" der ve dükkana girer. Tezgahtara:
- "Yeni bir takım elbise istiyorum" der. Tezgahtar Joe"yu söyle tepeden tırnağa bir süzer ve:
- "Bir bakalım. 44 beden!" der. Joe gülerek:
- "Kesinlikle doğru, nereden anladınız?"
- "Bu benim işim." Joe takım elbiseyi dener. Üstüne cuk diye oturur. Joe aynada kendisine hayran hayran bakarken, tezgahtar sorar:
- "Yeni bir gömlek de ister misiniz?" Joe, bir kaç saniye düşündükten sonra:
- "Elbette" der. Tezgahtar Joe'ya şöyle bir bakar:
- "Kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka." Joe şaşırır:
- "Kesinlikle doğru nereden anladınız?"
- "Bu benim işim!" Joe gömleği giydi. Evet, gömlek süper olmuştur. Yakasını aynada düzeltirken tezgahtar sorar:
- "Yeni ayakkabıya ne dersiniz?"
- "Evet lütfen. Bir de ayakkabılarınıza bakayım" Tezgahtar Joe'nun ayaklarına bakarak:
- "Evet. 9-1/2 E." Joe iyiden iyiye afallar:
- "İnanamıyorum, bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl anladınız? Vallahi bravo!" Tezgahtar:
- "Efendim. Bu benim işim." Joe, ayakkabıları da giyer. Gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur ayaklarına. Şöyle dükkan içerisinde bir tur atarken tezgahtar sorar:
- "Beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! Size bir tane de şapka veriyim ben!" Joe aynaya bakarak:
- "Heyt ulan be façayı o biçim düzdüm." diye içinden geçirir ve:
- "Evet bir de şapka bakayım kendime!" der tezgahtara. Tezgahtar Joe'nun kafasına bakarak:
- "Eveeeeet. 7-5/8." Joe dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgahtara:
- "Evet doğru, nereden bildiniz?" diye sorar. Tezgahtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde:
- "Bu benim işim efendim" der. Şapka da süper oturmuştur kafasına.
- "Vayyy beee, ulan ben neymişim beee. Ulan ben var ya ben..." diye düşünürken tezgahtar yine sorar:
- "Size bir tane de don verelim efendim." Joe bir kaç saniye düşünür ve:
- "Tamam! Hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!" der. Tezgahtar geri adım atarak:
- "Eveeeeet. 36 beden!" der. Joe gülerek:
- "İlk defa yanıldınız. Ben 18 yaşımdan beri 34 beden giyiyorum!" der. Tezgahtar kafasını sallayarak:
- "Hayır size 34 olmaz. Erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza basınç yapar, bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep olur!"