657'ye tabi bir devlet memuru araba almak istemektedir, fakat parası yetmemektedir. Düşünür ve banka kredisi kullanmaya karar verir. En düşük faizli bankayı tespit eder.
- "Ön hazırlık olsun da fazla uğraşmayayım" diye ve 2 fotoğraf, nüfus cüzdanı örneği, ikametgah, maaş bordrosu vb. tahmini gerekli evrakları hazırlar. Bankaya gelir, müdür beye kendisini takdim eder ve:
- "Sayın müdürüm, araba kredisi kullanmak istiyorum." der.
Müdür:
- "Tabi beyefendi, evraklarınız hazır mı?"
Memur:
- "Evet efendim." der ve getirdiği evrakları gösterir.
Müdür:
- "Beyefendi üzgünüm, bu evraklarla kredi vermiyoruz." der.
Adam şaşır ve:
- "Ne gerekiyor efendim?" diye sorar.
Müdür:
- "Bakın bizim çalışma sistemimiz farklı; bizden kredi almak istiyorsanız bir gözünüzün, bir de dötünüzün resmini getirmeniz gerek." der.
Adam biçare:
- "Peki efendim." der ve gider.
Ertesi gün fotoğraflarla tekrar bankaya gelir.
Müdür bey fotoğrafları alır ve:
- "Krediyi size verip vermeyeceğimizi bir toplantı ile görüşelim. Siz biraz bekleyin." diyerek toplantı odasına girer.
Belli bir zaman sonra müdür kapıda görünür:
- "Üzgünüm bey efendi, bu krediyi size veremeyeceğiz." der.
Adam telaşlanır:
- "Ama neden müdür bey?" der.
Müdür:
- "Beyefendi bakın, incelemelerimiz sonucunda gördük ki, sizde bu krediyi alacak göz var ama ödeyecek döt yok." der.
Film ekibi, sahra çölünün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında çalışırlarken, ihtiyar bir Kızılderili sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek:
- "Yağmur, yarın!" der ve gider.
Şaşıran yönetmen, ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar Kızılderili yine gelir ve:
- "Fırtına, yarın!" der ve aniden uzaklaşır.
Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar.
Yönetmen emreder:
- "Çabuk bana o Kızılderiliyi getirin! istediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!"
Adamlar, Kızılderiliyi bulur ancak yaşlı Kızılderili bir türlü razı olmaz. En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir.
1 ay boyunca, ihtiyar Kızılderilinin söylediği her şey tutar. Yağmur der yağmur, çöl fırtınası der, çöl fırtınası, kavurucu sıcak der, kavurucu sıcak.
Yönetmen gayet memnun, mesut durumda filmi çekmeye devam eder.
Derken bir gün, yaşlı Kızılderili susar ve hiçbir şey söylemez.
Yönetmen:
- "Nasıl olsa geçer." diye düşünerek beklemeye başlar. 1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken yönetmenin sabrı taşar ve Kızılderiliyi bir kenara çekerek öfkeyle sorar:
- "Bana bak! Sana bu iş için dünyanın parasını ödedim. Bir an önce marifetlerini göstermeye başlamazsan seni buradan atacağım."
Kızılderili omuzlarını silker:
- "Radyo, kırıldı!"
Günün birinde bir adamın, akşam, patronla yemeği varmış. Adam takım giysisine çok güzel ve görkemli bir kravat almak istiyormuş. Bir mağazaya gitmiş. Yanına bir kadın yaklaşmış ve sormuş:
- "Ne arzu etmiştiniz efendim?"
Adam:
- "Bir kravat alacaktım."
Kadın:
- "Bizde müşteriyi memnun etmek esastır kravatlarımız 2. kattadır."
Adam 2. kata çıkmış ve kadına:
- "Bir kravat istiyorum." demiş.
Kadın sormuş:
- "Kravatınız renkli mi olsun, yoksa siyah beyaz mı?"
Adam:
- "Renkli olsun" demiş.
Kadın:
- "Bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Lütfen bir kat yukarı çıkın." demiş.
Adam 3. kata çıkmış ve kadına:
- "Ben renkli bir kravat istiyorum." demiş.
Kadın:
- "Kravatınız renkli ve üstünde çizgiler mi olsun, yoksa renkli ve üstünde çiçekler mi?" demiş.
Adam:
- "Çiçekler olsun" demiş.
Kadın:
- "Bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Lütfen bir kat yukarı çıkın." demiş.
Adam 4. Kata çıkmış ve kadına:
- "Renkli ve desenleri çiçekli olan bir kravat istiyorum." demiş.
Kadın:
- "Kravatınızdaki çiçeklerin fonu koyu renk mi, açık mı olsun?" demiş.
Adam:
- "Açık renk olsun." demiş.
Kadın:
- "Bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Lütfen bir kat yukarı çıkın." demiş.
Adam renkliydi, açıktı, koyuydu, çizgiliydi, fonu açıktı, maviydi, sarıydı derken 36. kata ulaşmış ve sinirli bir halde istediği kravatın özelliklerini saymış.
Kadın:
- "Alacağınız kravat bu giysinizin üstüne mi olacak, yoksa başka bir giysinizin üstüne mi?" diye sormuş.
Adam:
- "Evdeki bir takımımın üstüne" demiş.
Kadın:
- "Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, eğer vereceğimiz kravat takımınızın üstüne olmazsa, bu bizim disiplin kurallarımızı uymaz. Lütfen evdeki giysilerinizi getirin." demiş.
Adam sinirli bir halde asansöre doğru yürürken, asansörün içinden yarı çıplak bir adam çıkmış ve demiş ki:
- "Bu popom, bu da klozet kapağım. Lütfen verin artık şu tuvalet kağıdını."
Adamın biri, California'da bir kumsalda yürürken, ayağı eski bir lambaya takılmış. Adam lambayı kumların içinden çıkarmış ve ovalamış. Bir süre sonra, lambadan Cin çıkmış. Adam çok şaşırmış.
Cin adama demiş:
- "Tamam, beni lambadan kurtardın ama bu ay içindeki dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım. Bu yüzden, üç dileği unut. Sadece bir dilek hakkın var."
Adam oturmuş ve bir süre düşündükten sonra Cin'e demiş:
- "Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok kötü tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap. Böylece arabayla oraya gidebileyim."
Cin gülmüş ve demiş:
- "Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün. Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Olmaz, başka bir dilek düşün."
Adam:
- "Tamam" demiş ve güzel bir dilek düşünmeye başlamış.
En sonunda Cin'e dileğini söylemiş:
- "Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum. Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini, onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum."
Bunun üzerine Cin demiş:
- "Köprü iki şeritli mi olsun, dört şeritli mi?"